top of page
Diyalog/

Ayşe Umur ile Fatma Çakmak

 

İstanbul Rotary Sanat Ödülü Yarışması ve Sergisi Kataloğu, 2020

- Eserlerindeki tekniği kullanmaya nasıl karar verdin? Senin için önemi nedir?

 

Eğitimim sırasında video çalışmalar dikkatimi çekiyordu. Kayda alınmış sergi görüntüleri ile gerçek bir sergi gezme deneyiminin ne ölçüde örtüştüğünden yola çıkarak videolar hazırlıyordum. Sonra “gerçek ve yapay” olan bu iki farklı durumu fotoğraflar üzerinde de düşünmeye başladım.  Sanatsal değeri olmayan, çoğaltılmış görsellerle dolu dergilerden kestiğim kareleri, yeniden kurgulayarak; onlarla hakiki ve biricik anlamlar barındıran bir eser oluşturabilir miyim? diye merak ettim. Bu düşünce kırıntısı beni bugüne kadar getirdi. Fotoğraf üzerindeki ilk denemelerim 2014 yılında başladı fakat müdahale ile yeni bir şey üretirken, oluşturduğum kompozisyonları müdahale olmaksızın geleneksel resim anlayışıyla yapmam yönünde “tavsiyeler” aldım. Heves kırıcı bu tepkiler nedeniyle çalışmalarımı uzunca bir süre kimseyle paylaşmadım.

Bir süre sonra, daha önce fotoğrafa müdahale eden sanatçıların kimler olduğunu, eserlerini, bunu neden yaptıklarını, nasıl teknikler kullandıklarını araştırmaya başladım. Tarihteki ilk müdahaleler olarak High Art ve Pictorealizm akımlarındaki Oscar Rejlander, Henry Peach Robinson, Anne Brigman, Edward Steichen, Gertrude Kasebier ve Alfred Stieglitz gibi isimler ve çalışmalarıyla karşılaştım. Fotoğrafı, gerçeğin temsiliyetine dair kısıtlayıcı yükünden kurtararak, estetik kaygılar içeren bir sanat dalına dönüştürmeye çalışan bu isimlerin; “daguerreotype, çoklu baskı, kolaj, soft focus ve kazıma” gibi yöntemleri deneysel bir şekilde geliştirerek hem fotoğrafın teknik anlamda ilerlemesine ön ayak olduklarını hem de görsel açıdan sanatsal estetiğin önemini vurgulayan işler ürettiklerini gördüm. Ardından Avangard dönem sanatçılarının, fotoğrafı bir sanat formu olarak hiçbir sınırlamaya maruz bırakmadan kullandıkları çalışmaları araştırdım. Bu noktada benim için tekniğin önemi arttı ve benden önceki sanatçıların deneyimleri ve edindiğim bilgiler doğrultusunda tekniğimi ilerletmeye karar verdim.

- Çalışmalarında fotoğraftan esere dönüşen bir görselin bağlam olarak neyi temsil ettiğini biraz açar mısın?

Çalışmalarımda fotoğraf, kendi anlatım dilimi yansıtmak üzere kullandığım temel malzemelerden birisi. Özellikle internet üzerinden konuya uygun olarak oluşturduğum seçkiler, teknolojinin bir getirisi olarak yeniden görüntülenebilirliğin sınırsızlığıyla “biricik” formundan tamamen uzaklaşmış durumda. Bu görseller ilk kez basılıyor olsa bile orijinal zaman ve mekanları içerisinde olmadıkları için aidiyet referanslarını yitiriyorlar. Sonuçta dün çekilmiş bir fotoğrafı bugün kağıda basarak, onu zaman ve uzamından kopartmış oluyoruz. Bu da en basit haliyle eserin hakikiliğinin yanlış değerlendirilmesine sebep olmakta.

Diğer yandan elle müdahale edilerek yapılmış bir çalışmada ise hakikilik kendi yapısında mevcuttur. Fotoğraftan sanatsal formlara dönüşen çalışmalarımın her biri hakiki, edisyonsuz, biricik olma halini müdahale ile tekrar kazanmış oluyor. 

Fotoğraf varoluşu bakımından yalan söylemez ve görüntü çekildiği zaman içerisinde orada olan biteni yansıtan bir belge niteliği taşır. Çalışmalarımda kullandığım görseller, her ne kadar gerçekte yaşanmış ve kayıt altına alınmış anlara ait olsalar da; üzerine ekleyip çıkarttıklarımla zamansız-mekansız bir hale kavuşarak, gerçekle tam anlamıyla örtüşmezler. Yine de geçmişe sınırlı bir göndermede bulunurlar ve o zamanı tekrar hatırlatırlar.

- Eserlerinde işlediğin belli başlı konular nelerdir?

İlk ürettiğim “Fotoğraftaki Kadın İzleri” adlı çalışmam, kadın kimliği ve tarihsel evrimi üzerine “kadın olma hallerini” derlediğim bir seriydi. Yarışmada yer alan “Askerlik Hatırası” serisini ise anti-militarizmi merkeze aldığım bağlamlar üzerinden kurguladım. Bu işlerde savaş ortamındaki askerlerin, şiddet içermeyen insani hallerini irdeledim. Bugünlerde ise sınır kavramı son derece ilgimi çekiyor. Sınırların içerisinde-dışarısında olma, direnme-kaçma alanları ve savaş-çatışma durumları gibi konularda araştırma yapıyorum. Aslında tüm tarih boyunca değişik yer ve zamanlarda benzer şekillerde ortaya çıkan bu olgular, genel yapılar olarak ilgimi çekiyor. Tüm bu serileri, ilk aşamada tarihsel bir tarama sonucu bulduğum geçmiş ve güncel zamanlı fotoğrafları kendime referans alarak, ikici aşama olan üretimime taşıyorum.

- Fotoğraf seçimlerini nasıl yapıyorsun?

 

Belirli bir seri üzerinde çalışmaya başlamadan önce bolca okuma yapıyorum. İzleyiciye sunacağım çalışmanın hakkında olabildiğince çok şey bilmek ve ortaya çıkacak olan görselin tam olarak neyi yansıtacağını belirlemem gerek.  Ardından konu bağlamındaki görselleri taramaya girişiyorum. Yani sonuç olarak tesadüfen karşılaştığım görselleri değil, araştırma sonunda konuya uygun olarak seçtiğim görselleri kullanıyorum.

 

Fotoğrafın ve resmin estetik kaygıları birbirinden oldukça farklı; bu nedenle müdahale ettiğimde neye benzeyeceğini önceden kestirmem gerek. Bazen teknik sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Örneğin seri içerisinde çok iyi durabilecek bir fotoğraf karanlık alanlarının fazla olması ya da çözünürlüğünün düşük olması nedeniyle müdahaleye yeterince izin vermiyor. Seçtiğim fotoğraflar arasında ikinci elemeyi de çıktılar aldıktan sonra yapıyorum. Buradaysa kağıdın gramajının ve makinenin renk pigmentlerinin fotoğrafı ne derece tekniğime uygun kıldığına bakıyorum. 

 

- Bir yazıda “Anonim” fotoğraflarla çalıştığınızı okudum. Neden Anonim? Yakın dönem fotoğrafları ile çalışmayı düşünüyor musunuz?

 

Seçkiyi toplarken özellikle anonim olmalarına dikkat etmiyorum. Aralarında ünlü sanatçıların kadrajlarının yer aldığı çalışmalarım da var. Fakat belirlediğim konular gereği, çoğunlukla tarihsel boyutta bir tarama yaptığım için anonim görsellerle karşılaşıyorum. Bunların fotoğrafçıları belli olmasa bile, yer ve zaman bilgisi nedeniyle belge niteliği taşımalarından kaynaklı okumalar yapmak mümkün. Böylece izleyicinin belleğindeki geçmişe dair göndermeler yapılabiliyor.

 

Serilerim arasında yakın tarihli fotoğraflar da mevcut. Örneğin “Askerlik Hatırası” serisinde yer verdiğim güncel fotoğraflara sosyal medya üzerinden, herkesin erişimine açık sayfa veya profil paylaşımlarından eriştim. Onlara ulaşmam için doğru kullanıcıları bulmam ve onlar hakkında ciddi veri taraması yapmam gerekiyor. Diğer serilerimde de buna benzer konu veya kavrama uygun taramalar yapıyorum. Böylece çoğunluğu geçmişe dayalı dünden bugününe büyük albümler oluşturabiliyorum.

 

- Ferhat Özgür çalışmalarını yorumlarken “görsel arkeoloji” deyimini kullanıyor. Bu kavram işlerin için ne ifade ediyor?

 

Çalışmalarım daha önce de bahsettiğim gibi seçtiğim konuya uygun biçimde: yer, zaman veya başka kısıtlamalar ve ayrımlar gözetmeden yaptığım araştırmaların sonucunda şekilleniyor. Akademik veya edebi metinleri,  belgeselleri, filmleri, haber akışlarını izleyerek veya sahada takipler yaparak ortaya çıkarttığım izlenimlerimi, temsil edecek görselleri aramaya başlıyorum. Bir fotoğrafın paylaşıldığı bir siteden, başka bir veriye ulaşıp, oradan başka bir anının temellerine varıyorum ve onların zamanla neye evrildiğini araştırıyorum. Bu kolay kolay tüketilemeyecek özgür bir olasılıklar evreni demek.

Ferhat Özgür’ün isabetli bu yorumu, adım adım derinleşerek ilerlediğim konu belirleme, araştırma, fotoğraf tarama gibi ön aşamaları ve sonrasında imgeye müdahale ile kurgu oluşturmayı tam anlamıyla karşılıyor.  Çalıştığım imgelerdeki görünümleri; ekleme-çıkartma, odak noktasını ya da perspektifini değiştirme, bakış açısını yeniden şekillendirme gibi tekniklerle adeta kazarak “görsel arkeoloji” ile yeniden şekillendiriyorum.

- Yüksek Lisansını yeni tamamladın. Bundan sonra sanat kariyerin için nasıl bir hedefin var?

 

Şu an çalışmalarımı bağımsız olarak sürdürüyorum. Eğitimim yeni bittiği için araştırma ve çalışmalara daha fazla konsantre olabiliyorum. Gelecek dönemde yurtiçi-yurtdışı farklı proje ve rezidans programlarıyla deneyimimi arttırmayı hedefliyorum.

Fakat pandemi yaşadığımız bu günlerde, kültür sanat alanının derinden etkilenmesi dışında her şey son derece belirsiz. Bu nedenle gelecek dönemin eskiye kıyasla daha zor olacağı kesin. Bu ortamda üretmeye devam etmeyi tek çıkış yolu olarak görüyorum.

bottom of page